17 Kasım 2016 Perşembe

KATİLLER ÖNCE HAYVANLARI ÖLDÜRÜR

Yirmidokuz yaşındaki Kanadalı adamın bir porno aktörü olduğu yazıldı. Beni ilgilendirmez. Eşcinsel olduğu yazıldı. Beni hiç ilgilendirmez.
Beni ilgilendiren, şu saatlerde Interpol’ün kırmızı bülteniyle aranıyor olması. (Bu satırları okuduğunuzda belki de çok sevdiği Paris’te, canlı ya da ölü ele geçmiş olacak.) Beni ilgilendiren neden arandığı.
Basında sıkça yer alan adıyla Luka Rocco Magnotta, bir Çinliyi öldürüp, parçaladı, kısmen yedi, kalanlarını siyasi parti liderlerinin ofisleri olmak üzere Kanada’nın değişik yerlerine postaladı ve sırra kadem bastı.
Polis, onun başkalarını da öldürmüş olabileceğini düşünüyor. Kısacası, o bir kanibal, o bir katil, belki de seri katil ve yakalanamadığı sürece başkalarını da öldürebilir.
Halbuki bu cinayet (belki de cinayetler) önlenebilirdi.
Los Angeles’teki hayvan hakları savunucusu “Hayvanlara Son Şans” (Last Chance for Animals, LCA) derneği, Luka’nın tutuklanıp, yargılanmasını sağlayacak bilgi verene 7500 A.B.D. doları ödül vereceğini ilan etti. Hayvan haklarıyla Luka Magnotta arasında nasıl bir ilgi olduğunu merak edebilirsiniz.
Çünkü Luka’nın birini öldüreceğini hayvan hakları aktivistleri bundan iki yıl önce fark etmiş ve Kanada polisine bildirmişti. Ama dinleyen olmadı.
YouTube’a yüklediği bir video kaydı, fonda Noel müziği çalarken kedi yavrularını plastik poşet içinde nasıl havasız bırakarak öldürdüğünü gösteriyordu. Bunu izleyen iki yıl içinde Luka, kedilere tecavüz ettiği, öldürdüğü, bir kedi yavrusunu yılana yedirdiği video kayıtlarını da YouTube’da yayınladı. Luka bir kanibal olmanın yanı sıra bir nekrofil. Nihayet 25 Mayıs 2012 günü Luka, erişkin bir erkeğe işkence ettiği, öldürüp parçaladığı, yediği ve bir köpek yavrusuna yedirdiğini gösteren video kaydını yayınladı.
Videodaki erişkin erkek, Kanada’nın Montreal kentindeki Concordia Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nin bilgisayar bölümünde okuyan 33 yaşındaki bir Çinli. Wuhan’lı Jun Lin. Ailesi, arkadaşları, mahallesindeki esnaf, Jun Lin’in nazik, terbiyeli, çalışkan biri olduğunu anlatıyor. Bazı tabloid gazetelerde Jun ile Luka’nın sevgili olduğu yazılmış olsa da, sadece birbirlerini tanıdıkları, aralarında her hangi bir yakınlaşmanın olmadığını belirtiyorlar.
Her nasıl tanışmış olurlarsa olsunlar, olayın gerçekleştiği yer Luka’nın evi. Olay yerinin fotoğrafları incelendiğinde iki kişilik yatağın üzerinde geniş bir alana yayılmış kan birikintisi var. Luka, kurbanın kol, bacak ve/veya başını yatağın üzerinde bedeninden ayırmış olmalı. Buz dolabının alt rafı kanlı. Paketlemeden önce soğukta muhafaza etmiş olmalı.
Ama bu vahşeti bir yana bırakıp iki yıl öncesine dönelim. Eğer Kanada polisi seri katillerin önemli bir bölümünün çocukluklarında hayvana eziyet edip, öldürdüğünü aklında tutmuş olsaydı, Luka’nın YouTube’a yüklediği yavru kedi katliamını görür görmez harekete geçerler ve zavallı bir öğrencinin hunharca parçalanmasını engelleyebilirlerdi.
İşte, Los Angeles’teki hayvan hakkı savunucularının Luka’nın bulunduğu yeri ihbar edene ödül vermesi bundan.
Yıllardır, hayvana fena muamelenin, insana yönelik şiddetin bir risk faktörü olduğunu yineliyorum. Hayvana fena muamele ile mücadelenin hayvan hakkının ötesinde, bir insan hakkı olduğunu söylüyorum. Çünkü hayvana şiddet gösterenin, insana şiddet gösterdiği sayısız bilimsel yayınla kanıtlanmıştır.
Bunu fark etmiş ve mahkûm edilmiş olmasalar bile, hayvanlara kötü davranmakla suçlanan vatandaşlarının ad ve adreslerini internet sitelerinde yayınlayan ülkeler var.
Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunanların DNA bilgileri pek çok ülkenin DNA bankasında, tıpkı insana saldıranlarınki gibi korunuyor.
HAYVAN ÖLDÜREREK ÖĞRENİYORLAR
İtalyan suç tarihinin en ünlülerinden Vincente Verzini, 12 kadını öldürdüğü kariyerinin ilk becerilerini kedileri boğarak elde etmişti.
1883’te dünyaya gelen Peter Kürten ya da herkesçe bilinen adıyla “Düsseldorf Vampiri”, her yaştan ve cinsten 50 kişiyi içeren cinayet listesine başlamadan çok önce, köpeklere, koyunlara işkence eden, onların ırzına geçen ve onları öldüren biri olarak tanınırdı.
15 yaşındaki Kobe canavarı Sakakibara, 11 yaşındaki Jun Hase’nin başını gövdesinden ayırmadan önce, kedi başı kesmiş, güvercinleri boğmuştu.
19 yaşına varmadan 5 çocuğu öldüren Christine Falling‘in çocukluğu kedi cinayetleri ile doludur.
Annesini ve iki küçük kızı bıçaklayarak öldüren Luke Woodham, daha önce kendi köpeğini yakmıştı.
1970’lerde, uzun siyah saçlıları hedeflediğinden kadınların saçlarını sarıya boyatmasına yol açan ve bir yıl içinde altı kişiyi öldüren David Berkowitz, komşusunun köpeğini vurmuş, annesinin papağanını zehirlemişti.
Her iki eşini öldüren Richard William Leonard‘ın, kurbağaları ezmek ve otomobilinin motoruna kedi bağlamak gibi huyları da vardı.
Katil Jack Bassenti, köpek yavrularını canlı olarak gömerdi.
KEDİLERİN İÇ ORGANLARINI İNCELİYOR
Filmlere, romanlara ilham kaynağı olan Jeffrey Dahmer, kedilerin iç organlarını inceledikten sonra, aynı tekniği 17 küçük erkek çocuğa uyguladı.
14 kişiyi öldüren Patrick Sherrill, köpeğinin de aynı zevki tadabilmesi için komşularının kedilerini çalardı.
Dedesini, ninesini, annesini, karısını öldüren Edward Kemperer, çocukluğunda kedileri ufak parçalara ayırırdı.
Kaç kişiyi öldürdüğünün hesabı bile bilinmeyen ana katili Henry Lee Lucas, hayvanları da öldürür, onların cansız bedeniyle ilişkiye girerdi.
Boston Canavarı Albert De Salvo, kedi ile köpeği aynı kafese koyar, aç bırakır, birbirini öldürüp yemelerini seyrederdi. Daha sonra 13 kadını boğdu.
Michael Cartier, 4 yaşındayken kapalı pencerelere doğru kedi yavrularını fırlatır, tavşanların bacağını kopartırdı.
11 yaşındaki Andrew Golden ile 13 yaşındaki Mitchell Johnson köpeklere işkence edip, öldürürlerdi. 24 Mart 1998’de Arkansas’taki okullarında 4 öğrenci ve bir öğretmeni öldürdüler.
Theodore Robert Bundy, dedesinin hayvanlara kötü davranışlarını seyrederek büyüdü. Daha sonra 32 kadını öldürdü.
Bu listeyi sonsuza kadar uzatmak mümkün.
HAYVANA KÖTÜLÜK BİR ERKEN UYARI
Son 40 yılda psikoloji, sosyoloji ve kriminoloji alanında yayınlanan kitap ve bilimsel makaleler, çocuk ve yaşlıları istismar edenlerle, eşlerini dövenler dahil olmak üzere, şiddet şuçları işleyen kişilerin, çocukluk ve gençlik dönemlerinde, ciddi boyutlarda ve tekrarlanan nitelikte hayvanlara karşı kötü davranışlar sergilediklerini veseri katillerin hemen hepsinin küçükken, hayvanlara işkence ettiğini, hatta öldürdüğünügösteriyor. Psikiyatri uzmanlarının bağlı bulunduğu meslek örgütleri, hayvanlara fena muameleyi, davranış bozukluğunun tanısında bir kriter kabul ediyorlar.
Hayvanlara kötü davranan her çocuğun, ileriki yaşlarda şiddet içerikli suçlar işleyeceğini öngörmek elbette yanlış olur.
Ancak bu çocuklardan hangisinin şiddete yönleneceğini önceden kestirmek mümkün olamayacağından, her birinin, hele onları döven, işkence eden ve öldürenlerin mutlaka ciddiye alınması gerekir.
Kısacası, hayvana fena muamele, mutlaka bir erken uyarı işareti olarak değerlendirilmelidir.

13 Kasım 2016 Pazar

Dünya Çapında Tanınan Golden Chuppy ve Arkasında Bıraktığı Eşsiz Pozları



Fotoğrafçı Jessica Trinh'nin güzel Golden Retriever köpeği Chuppy hastalığa yakalandı ve vefat etti.


Fotoğrafçı Jessica Trin Chuppy sahiplendiği gün yalnızca bir dost edinmekle kalmadı güzelfotoğrafları için bir model de bulmuştu. Sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflar ile ünlenen ve takipçisi gün geçtikçe artan Chuppy henüz ufak yaşlarda yakalandığı bir hastalık yüzünden geçtiğimiz günlerde vefat etti. Chuppy'den geriye bu sevimli ve eşsiz fotoğraflar kaldı.





Ölmek Üzereyken Bulunan Köpeklerin Sahiplenildikten Sonraki Gözlerinizi Yaşartacak Değişimleri

Yaşadığımız gezegende yalnız olmadığımızı bilmeli buna göre yaşamalıyız. Hayvanların konuşamadıkları için hissetmediklerini de düşünmemeliyiz. Hayvanlar bizim dostlarımız. Bunun farkında olan, yardımlarını onlardan esirgemeyen herkese teşekkürler. 







100 Yıl İçerisinde Değişen Köpek Türleri










Şirin İkili Olan 3 Yaşındaki Kız ile Dobermanın Görülmeye Değer Dostluğu

Yedikleri ve içtikleri bile aynı olan bu şirin ikili, son dönemlerde herkesin konuştuğu konu oldu...


Sahibi 3 yaşında olan Siena ve köpeği Doberman "Buddha" tıpkı bir kardeş gibiler. Zaman zaman birlikte oyun oynuyorlar, yemek yiyorlar, uyuyorlar... Hikayeleri Buddha'yu barındaktan sahiplenerek başlayan bu şirin ikili, birlikte çok güzel zaman geçirmeyi başarıyorlar. Doberman cinsi köpekler ise sadece bir kişiye bağlı kalarak yaşamak isterler, bu karalerden de anlayacağımız gibi o şanslı kişi 3 yaşındaki Siena olmuş...



Bir Hayvanın Onuruyla Ölme Hakkı

Birkaç gün İstanbul Etiler’de, Boğaziçi Üniversitesi’ne doğru giderken, Hisarüstü’nde caddenin ortasındaki refüjde yürüyen bir yavru setter çarptı gözüme. Otomobili hemen kenara çektim, herhalde evinden kaçmıştı.

Hayvana yaklaşınca bir setter yavrusu değil, safkan cocker olduğunu gördüm. Yavru setter sanmamın sebebi, yavru köpeklere özel sıska hali ve savruk yürümesiydi. Yaklaştıkça şaşkınlığım arttı, gördüklerimden korktum.

Dişi. Zayıflıktan derisi kaburgalarının arasına girmiş, ortada sadece kemikleri kalmış. Gözleri iltihaplı, belki de biri hiç görmüyor. Sırtında, poposunda ve ayağının yanında polipler var. Sokakta kaldığı için uyuz olmuş. Ve bunların hepsinin üzerine -tabii ki- yaşlı.

Derisinin haline ve kokuya aldırmadım, kucakladım, en yakındaki veterinere, Küçük Bebek’teki Vet Station’a götürdüm. İnsana, otomobile alışık. Kucağıma almama izin verdi, otomobilin arka koltuğuyla ön koltuk arasında yere kıvrılıverdi.

Veteriner hekimler Dilek Ercivan ve Remziye Coşar şüphelerimi doğruladılar. Tahmin ettiğim bütün hastalıklar var. Ayrıca meme tümörü ve kulaklarında enfeksiyon da var. Üstelik gerçekten çok yaşlı. 10-12 civarı.

Bu zavallı kızın içine düştüğü durum aslında çok tipik: Köpek bebekken bir heyecan alınır, çok sevilir, oynanır, büyük ihtimalle iyi bakılır. Ama bir gün gelip de, yaşlanıp hastalanınca ne yapılır? Sokağa atılır! İstatistiki bir bilgi var mı bilmiyorum, ama ne yazık ki Türkiye’deki binlerce, onbinlerce hayvanın kaderi bu.

Neden bu ülkede yaşlı ve hasta bir hayvanın onuruyla ölme hakkı yok? 

Onu yıllarca yaşadığı evden, sevdiği insanlardan ayırmak ve sokakta ölüme terk etmek ne kadar onurlu bir davranış? 

Nasıl bir insan bunu yapar? Siz, çocuğunuz, anneniz, babanız yaşlanıp hastalandığında bunu mu yapıyorsunuz? 

Bunu değiştirmek için ne yapacağız? Devletin bir şey yaptığı yok. Ne zaman bir şirket, sosyal sorumluluk projeleri arasına hayvanları katacak?

İsmini bilmediğim yaşlı cocker şimdi Vet Station’da. Yıkandı, uyuz iğnesini oldu, gözleri ve kulağı temizlendi, antibiyotik tedavisine başlandı. İlk gün üç kap mama yedi. Yemeğe ve bol bol su içmeye devam ediyor. Zayıflıktan buruşmuş derisi azıcık toplandı. 

Her gün uğruyorum. Sokulgan ve iyi huylu. Cumartesi günü tasmasını takıp sokağa çıkardık. Tuvalet eğitimi aldığı için kaç saat geçerse geçsin, içinde durduğu kafese yapmıyor çünkü! Biraz hareketlenmesi sevindirici ama gözleri çok az gördüğü için merdivenlerden yardımımız olmadan inemedi ve çıkamadı. Bunun üzüntüsünü sadece orada olan anlar! Şimdi ne olacağını bilmiyorum. Belki tümörleri için ameliyat olması gerekecek. Peki sonra? 

Vet Station Tel: (212) 263 18 29

HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU BUGÜNE KADAR NE YAPTI!

Hayvan barınakları gezildi, iyileştirilmeleri için barınak çalışanlarıyla komisyon üyeleri uzun uzun toplantılar yaptı.

Geçen Mart’ta, İstanbul Gaziosmanpaşa’da 23 kediyi keserek buzdolabında sakladığı tespit edilen şahıs yakalanıp akıl hastanesinde 5 gün gözetim altında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı. Komisyon "Böyle bir vahşeti gerçekleştiren şahsın serbest bırakılmasının insanlık için de tehlike arz ettiğini" vurgulayan açıklama ve kampanyalar yaptı. 

Ülkeye kaçak hayvan sokulmasını ve petshoplarda çok kötü şartlarda satışa sunulmasını engellemek için uyarı ve bilgilendirme yazıları hazırlayıp, bunların farklı dillere çevirerek havaalanları ve gümrüklere asılmasını sağladı.

Hayvan haklarıyla ilgili eğitici TV programlarının yapılması için RTÜK’le görüştü. 

İnternetteki bir paylaşım sitesinde Edirne Lisesi 10 Fen A sınıfı öğrencilerinin bir yavru kediyi sınıfın camından aşağı atmalarının görüntüsü ellerine geçince, ilgili okul müdürlüğü ve Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdular. Okul müdürlüğü bir daha böyle bir olayın yaşanmayacağına dair komisyona bir yazı gönderdi.

Komisyon başkanı hayvanlardan özür diliyor
Gücümüz, sokaktaki kedinin gözüne asit dökülmesine yetiyor. Gücümüz, sokaktaki gariban köpeği belediyeye zehirlenmesi için şikayete yetiyor. Gücümüz, sadece görevini yapmak olan eşeğin gözünü oymaya yetiyor. Çünkü o gücü kullanmadığımız sürece kendimizi aciz, kudretsiz ve bu toplumda ciddiye alınmayan, aşağılık kompleksi içinde olduğumuzu hissediyoruz. Onlar ise bizden hálá belki de umutsuz bir şekilde mevcut 5199 sayılı yasaya isyan etmemizi bekliyor. Bu yasaya isyan için Ankara’da olmamızı bekliyorlar. Onlar adına konuşalım, barınaklardaki dramlarına son verelim diye. Sevgili canlar, bir hukukçu olarak hepinizden özür diliyorum. Hepinize yetişemediğimiz için değil, kurtaramadığımız için de değil, can çekişmelerinizi hálá engelleyemediğimiz için de değil. Sadece hálá hiçbir makamı, hiçbir yetkiliyi, hiç kimseyi ikna edemediğimizden. Özür diliyorum.

Türkiye’nin En Kapsamlı Hayvan Hakları Kitabı Çıktı

İki yıl önce kurulan ve on avukat üyeden oluşan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İstanbul Veteriner Hekimler Odası (İVHO) ve Hayvan Hakları Türkiye Aktif Güç Birliği Platformu (HAYTAP) ile birlikte uzun süredir ortaklaşa bir çalışma yürütüyor. Amaçları 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nu değiştirmek. Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, sebebini şöyle açıklıyor: "Şimdiki haliyle bir hayvana işkence yapılmasını ya da öldürülmesini, dışarıya çöp atmak ya da kapalı alanda sigara içmek kabahatleriyle eşdeğer tutuyor. Yani bir hayvana zarar veren kişinin mahkemeye bile çıkmadan cüzi bir ücret ödemesi, cezasını çekmesine yetiyor." Baro, İVHO ve HAYTAP yasanın Kabahatler Kanunu üstünden işlemesini değiştirmek için bir sürü dış yayın biriktirdi, Türkiye’deki hukuki vakaları analiz etti ve kulis yaptı. Yurtdışında hayvanlara eziyet edenlere verilen ceza örneklerinin, hayvan kaçakçılığı vakalarının, Bekir Coşkun ve Sait Faik gibi yazarların hayvan haklarına dikkat çeken yazılarının, Prof. Sevil Atasoy, Prof. İsmet Sungurbey gibi bilim insanlarının analizlerinin yer aldığı bir kitap yayınladılar: Hayvan Haklarına Hukuki Yaklaşım. Kulis faaliyetinin bir parçası olarak bu kitabı Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Yargıtayüyeleri, gazeteciler, hakimler ve savcılara gönderdiler. Fakat daha önce Türkiye’de hayvan haklarıyla ilgili bu kadar kapsamlı hukuki bir çalışma hazırlanmadığı için kitap büyük ilgi gördü. Şu anda isteyen herkes İstanbul Barosu’ndan 5 YTL karşılığında edinebiliyor. Kısa süre sonra internet üzerinden satışı yapılacak. 

Köpekle Uçak Yolculuğu

Eğer köpeğinizle uçak yolculuğu yapmayı planlıyorsanız, güvenli ve problemsiz bir seyahat için aşağıdaki tavsiyelerden yararlanabilirsiniz:
Veteriner hekiminizin hazırladığı ve aşı kayıtlarının bulunduğu sağlık karnesini mutlaka kontrol edin. Eksik aşılarını tamamlayıp sağlık karnesini seyahat esnasında yanınızda bulundurun. İç hat uçuşlarda sağlık karnesi ve aşıların yapılmış olması çoğu kez yeterli oluyor. Ancak uluslararası uçuşlarda, gideceğiniz ülkenin evcil hayvan girişi ile ilgili protokollerini ve Türkiye’den evcil hayvan çıkışı ile ilgili kuralları mutlaka önceden öğrenip yerine getirin. Bazı ülkeler karantina uyguladıktan sonra evcil hayvan girişine izin veriyor. Bu nedenle kalacağınız süre ile karantina süresi durumunu karşılaştırıp evcil hayvanınızla seyahati ona göre planlayın.

Uçak yolculuğundan önce köpeğinize sekinleştirici olarak sedatif veya trankilizan ilaçlar uygulanmamalı. Uluslararası Taşımacılık Organizasyonları ve birçok evcil hayvan sağlığı organizasyonu, uçakla yolculuk yapacak evcil hayvanlara sakinleştirmek amacıyla sedatif ya da trankilizan ilaçlar uygulanmasını sakıncalı buluyor. Çünkü sakinleştirici kullanılan hayvanlar, denge sistemlerini kontrol edemeyerek özellikle taşıma kabininin hareket etmesi durumunda yaralanıp incinebiliyor. Diğer bir neden ise sakinleştirilmiş hayvanların yüksek irtifada solunum ve dolaşım sistemi problemleri yaşaması ihtimalinin çok yüksek olması. Bu durumdan en çok bulldog, Boston terrier, pug gibi kısa, basık yüzlü hayvanlar etkileniyor. Birçok hayvan, sağlık sorunu yaşamadan uçuşu tamamlıyor ancak havayolu yetkilileri uçuş sırasında meydana gelen ölümlerin çoğunun sedasyon altında sakinleştirilmiş hayvanlarda ortaya çıktığını bildiriyor. Sakinleştirmenin bir diğer sakıncası bu durumun köpeklerin vücut ısısı dengesini bozması. Veteriner hekiminiz tarafından belirlenmiş zorunlu haller dışında uçuş yapacak evcil hayvanların sakinleştirilmemeleri gerekiyor.

Köpeğinize mutlaka uçuştan önce bir boyun tasması takıp kimlik kolyesi iliştirin. Kolyeye köpeğinizin kimlik bilgilerini, size ulaşılabilecek telefon numaralarını yazmayı unutmayın. Taşıma çantasının seyahat edeceğiniz havayolu şirketinin istediği özelliklerde olmasına dikkat edin. Uçak yolculuğundan uygun bir süre önceden başlayarak köpeğinizi bu seyahat kabinine alıştırın.

Köpeğinizi uçuştan önce gürültülü ortamlara hazırlayın. Bu sayede havaalanında ve uçuş esnasında duyacağı yüksek seslerden daha az rahatsız olur.

Kısa sürecek uçuşlardan önce mama vermeyin. Ancak çok uzun uçuşlarda, uçuştan 4 saat önce yemek ve içecek verebilirsiniz. Aynı şekilde uzun uçuşlarda ve veteriner hekiminizin özellikle beslenmesini gerekli gördüğü durumlarda beslenme bilgilerini ve besin maddelerini kabin ekibine verdiğiniz takdirde birçok havayolu şirketi bu imkanı sağlıyor. Bu amaçla köpeğinizin taşıma kabininin kapısına, kapıyı açmadan dışarıdan yiyecek ve içecek verilmesini sağlayacak şekilde su ve mama kabı yerleştirip sabitleyin. Seyahatin normalden uzun sürebileceğini ve gecikmeler olabileceğini hesaba katarak köpeğiniz için yedek besin ve suyu da yanınızda bulundurun.

Taşıma çantasının emniyetli bir şekilde kapatılabildiğinden emin olun. Gerekli veya acil durumlarda köpeğinizin dışarı çıkmasını zorlaştırmamak için anahtarlı kilitlerle kilitlemeyin.

Taşıma kabininin üstüne mutlaka "canlı hayvan" ve uluslararası uçuşlarda da "live animal" etiketini, görünür bir şekilde üst ve yan taraflara yapıştırın.

Sıcak havalarda sabah erken ve akşam geç saat uçuşları tercih edin. Mümkünse aktarma yapmayan direkt uçuşlarla seyahat edin.

Seyahatten önce mutlaka havayollarını arayıp evcil hayvanla seyahat edeceğinizi bildirin. Kurallarını öğrenip yerine getirin.

Seyahatten önce köpeğinizi yürütüp egzersiz yaptırın.

Uçuğa binince kabin görevlisine köpeğinizle birlikte seyahat ettiğinizi hatırlatın ve bu durumdan pilotu da haberdar etmesini isteyin.

10 Küçük Köpek!

On Küçük Köpek
Bir varmış,bir yokmuş.Bir zamanlar Eren adında bir çocuk varmış.
Eren kırlarda koşup oynamaya bayılıyormuş.Yine birgün oynamak için kırlara gitmiş.Bu sırada peşine bir köpek takılmış.
Zavallı köpek,pek aç görünüyormuş.Yiyecek bir şeyler arıyor,yerleri kokluyormuş.Eren köpeğe acımış.
_Vah vah ,demiş.Keşke sqana verebilecek bir şeylerim olsaydı...
Köpek acı acı havlamış.SankiEren'in söylediklerini anlamış. Bir süre birlikte yürümüşler.Az sonrabir de ne görsünler?Karşılarında kocaman bir kemik yığını durmuyor mu?Eren sevinçle:
_İşte,demiş.Senin için yiyecek bir şeyler.Hem de sana üç gün yeter.
Fakat aç köpek birden geri dönmüş ve koşa koşa oradan uzaklaşmış.Eren buna çok şaşırmış.Bir taşın üstüne oturmuş.''Hayvancağız hiçbir şey yemeden nereye gitti?''diye düşünmüş.
Çok geçmeden köpek geri gelmiş.Arkasında da zıp zıp zıplayan on küçük köpek varmış.Küçük köpeklere yiyeceği göstermiş.Kendisi de bir
kenara çekilmiş.
On küçük köpek doyana kadar yemişler.Sonra büyük köpeğe teşekkür eder gibi bakmışlar.
İşte ondan sonra büyük köpek yiyeceğe yaklaşmış.Geride kalan kırıntıları yemiş.
Eren köpeğe hayretle bakarak,''İnanılmaz!'' demiş.''Köpek bile paylaşmayı biliyor.Başkalarını kendine tercih ediyor.''

12 Kasım 2016 Cumartesi

İlk Defa Köpek Besleyecekler için Tavsiyeler

İlk defa köpek besleyeceğiniz için apartman ortamında köpek besleyeceğinizi farzedersek havlamaması köpeğiniz ve sizin komşularla ilişkileriniz açısından en önemli kriterdir.Çünkü sürekli havlayan bir köpek ırkı apartman için uygun olmadığı gibi çoğu müstakil bahçeli ev için bile uygun değildir.Çünkü Şehir merkezlerinde müstakil evler genelde ya yan yanadır yada karşısında apartmanlar vardır ve ses birşekilde karşıya cok rahat şekilde köpeğin havlamasınla gidebilir.Köpek beslemek isteyen özellikle şehir içinde yaşayan bahçeli eve sahip olanlar bile son zamanlarda çok sık havlamayan köpek cinslerini tercih etmektedir.
Yukarıdaki sorulara cevaplar verdiyseniz hemen diğer bir sorumuza geçelim.Almak istediğiniz köpek küçük bir ırk mı olmalı? yoksa büyük bir ırkmı olmalı? bununda seçimini yapmanız gerekiyor.Birde insanların çoğunun bildiği bir yanlışı söyleyelim.Küçük ırklar büyük ırklara göre daha çok havlar.Mesela bir zil sesinle bile apartmanda besleyecekseniz hemen köpeğin havlayacağını unutmamalısınız.Büyük ırklar yada orta boy ırklar havlamama açısından daha uygundur.
Köpeğinizin karakter özellikleri nasıl olmalı? diğer bir sorulması gereken soruda budur.Köpeği bir arkadaş dost, oyuncu olarak mı alıyorsunuz? yoksa aynı zamanda evimi korusun diyemi alıyorsunuz? bu sorunun cevanıda köpek ırkının seçiminde son derece önemlidir.Arkadaş, dost yanlısı bir köpek ile korumacı bir köpek arasında tabiki farklar vardır.Korumacı bir köpeğin eğitimi daha zordur.
Aslında çoğumuz köpek almak ister fakat masraflar yada maddi açıdan bizi ne kadar zorlar hakkında fikir edinmek ister.Çoğu araştırmalarımda bununla ilgili çok detaylı bilgiye ulaşamadım bunun için size kısa bilgi vermek istiyorum.Köpekler secereli yada seceresiz olarak veya kırma olarak olabilir.

Tanıdığınız birinin anne karnından doğduktan sonra 2-3 ay sonra yavru köpeği alabilirsiniz.Diğer bir şekilde barınaklardan köpek sahiplenebilirsiniz.Unutmayın barınaklar bir heves uğruna alınıp bir şekilde dışarı salınmış köpeklerle dolu üzgünüz ki.Bu köpeklere bir dost olmak istemez misiniz? bunun için bulunduğunuz yerin barınaklarına gitmeniz gerekiyor.Diğer bir seçenek ise secereli köpeklerdir.Bu secere dediğimiz durum köpeğin ırkının garantisi demektir kısacası.Bu tarz köpekler özellikle köpek çiftliklerinde satılmakta ve yüksek paralar istenmektedir.

Neyse hemen konumuza dönelim küçük bir yazıdan sonra.Köpek masrafları diyorduk.Köpeklere evde yapılan yemeklerden verilmesi uzmanlar tarafından tavsiye edilmiyor.Bunun birçok nedeni var sağlıkla ilgili nedenler en büyük nedeni diyebiliriz.Bunun için köpeğinize yavru yada büyük nasıl alacağınızı bilmiyorum.Diyelim ki yavru bir köpek aldınız bunun için şu masrafların olacağını unutmayın.

Öncelikle Köpek aşı masrafları.Bu masraflar çok fazla olmamakla beraber her yıl yaptıracağınızı.Özellikle yavruyken herhangi bir sağlık problemi yaşarsanız ekstra masraf olacağını unutmayın.Köpek mamalarınında en ucuzlarının ortalama 80-100 tl arası olduğunu söylemekte yarar var.Bu Köpek mamaları ortalama 1 ay gibi bir süre gitmektedir.Tabi bu köpeğin cinsine göre 1.5 ay kadarda gidebilir.

Köpeği bahçede besleyecekseniz bir kulübeyede ihtiyacınız var.Özellikle soğuk ve yağışlı havalarda su geçirmeyen bir kulübe köpeğiniz için çok önemlidir.Bunlarında fiyatları yine ırkına bağlı olarak kaliteli bir kulübe 300-400’den başlamaktadır.

Bu bilgiler sonrası ortalama olarak köpeğin masrafları hakkında fikir edinmeniz mümkün.Şunuda not olarak söyleyim her ne kadar maddi durumunuz her açıdan elverişli olsada bir köpeğin günde en az 2-3 saat ilgi istediğini egzersiz gerektiğini unutmamak gerekiyor.Köpekler evde arada bir bakılacak canlılar değildir.Her zaman ilgi istemektedirler.

Kaybolan Köpek Nasıl Bulunur?

Bir evcil hayvan sahibinin yaşayabileceği en acı durumlardan biri de köpeğini kaybetmesidir. Dağlık kesimler ve kasaba bölgelerinin aksine şehirde köpeğinizi kaybettiğinizde sizi gerçekten oldukça zorlu bir süreç bekliyor demektir. Öncelikle köpeğinizi bulmak için yapabileceğiniz birçok şey olmasına karşın köpeğinizi bulma şansınızın yaşadığınız yerin büyüklüğü ve sizin sarf edeceğiniz çaba ile doğru orantılı olduğunu unutmamanız gerekiyor. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmayın, kayıp olan bir köpeği veya başka bir evcil hayvanı bulabilmek için artık sıfır maliyetle yapabileceğimiz bir çok şey vardır. Tabii, evcil hayvanınızın bulunma şansını arttırmak sahibinin özverisiyle çabasına küçük bir ihtimalle de şansa bakar.

Küçük bir yerde köpeğinizi kaybediyorsanız bu acı durumda kendinizi kısmen şanslı kabul edebilirsiniz. Küçük bölgelerde başalatacağınız arama kampanyaları çok daha kısa süre içerisinde köpeğinizi bulmanızla sonuçlanabilecektir.Ancak İstanbul gibi bir  mega kentte kaybettiğiniz köpeğinizi bulmak çoğu zaman daha güç bir sürecin sizi beklediğini habercisidir. Peki köpeğimize kaybettiğinizde ilk olarak yapmamız gereken işlemler nelerdir ?

Sosyal Medyayı Kullanın

Ülkemizdeki polislerin doğru düzgün insanlarla bile ilgilenmediği için henüz evcil hayvan sahiplerine yardım edebilecek durumda olmadıklarının altını çizelim.  Yani ülkede çoğu zaman yaptığınız gibi bu sefer de kendi işinizi kendiniz görmeniz gerekecek. Öncelikli biraz standart dahi olsa köpeğiniz kaybolduğunda başvurabileceğiniz ilk ve en etkili çözümün sosyal medya olabileceğini unutmayın.

Sosyal medya yardımıyla köpeğinizin tanınabilir fotoğrafı ve özelliklerinin içerisinde yer aldığı bir görsel hazırlamak, hazırlamış olduğunuz bu görsel imajı başta kendi sosyal hesaplarınız ve daha sonra popüler kayıp ilan hashtag’leriyle yayınlamak başlangıç için atabileceğiniz ilk adım olabilir.

El İlanları & Afişler

İkinci adımda kaybolan köpeğimizi bulmamız için özellikle el ilanları hazırlamamız son derece önemlidir. Köpeğimizin kaybolduğu bölge ve köpeğinize eğer sürekli dışarıda gezdiriyorsak bu bölgelerde hazırladığımız el ilanlarını dağıtabiliriz.  Köpeğimizi bulabilme ihtimalimizi en yüksek olduğu bölgelerin köpeğimizi düzenli olarak gezdirdiğimiz bölgeler olduğunu unutmamalısınız.
Köpekler koku alma duyuları son derece gelişmiş canlılar olduğu için sahipleri tarafından kaydedildiği anda evin yolunu bulmaya çalışacak ancak büyük şehirlerde başarısız olması halinde kendilerine en tanıdık olan bölgeye gitmeye çalışacaktır. Bu nedenle yürüyüş güzergahlarınızı hatırlayarak aramaları bilhassa bu bölgelerde gerçekleştirmeniz önemli ölçüde şansınızı arttıracaktır

Barınakları Takip Edin

Köpeğinizin kaybolma sürecinden itibaren barınakları bu durumdan haberdar etmek ve en yakınınızdaki barınakları düzenli aralıklarla kontrol etmek de size önemli ölçüde yardımcı olabilir. Zira artık dışarda tasması olsa bile başı boş olarak gezinen köpekleri belediye görevlileri otomatik olarak sahipsiz bir köpek sınıfına sokup sahiplerinin kolayca onları bulabilmeleri için hemen barınaklara gönderebiliyor.

Üstelik barınak görevlileri sürekli dışarıda da bulunacağı için kayıp olan köpeğinizi tarif etmeniz halinde şansınızı biraz daha arttırabilirsiniz. Belki bir barınak görevlisi köpeğinizi tanıyabilir ve onu barınağa getirerek sizi haberdar edebilir. Köpeğinizi bulma kampanyanıza bir ödül belirlediyseniz bilhassa bu adımı es geçmemeye dikkat edin.

Yakın Çevreyi Sürekli Kontrol Edin

Sokaklar arayışınızı devam ettirmek için en zor olsa da çoğu zaman etkili sonuçların alındığı bir yöntem olacaktır. Sokaklarda ve yakın çevrede arayışlarınızı devam ettirirken etraftaki insanlarla, esnafla ve hatta güvenlik görevlileriyle konuşup köpeğinizin kayıp olduğunu anlatın. Apartmanda beslenen veya sahibi olan köpeklerinin tümü dışarıda yaşamaya alışkın olmadıkları için sokak köpeklerinin aksine kolayca dikkat çekmeyi başarabilirler.

Son olarak ise dolandırıcılık konusuna da ufaktan bir değinelim. Ülkemizde organize olarak birçok çete kayıp olan köpeklerin kendilerinin ellerinde bulunduklarını iddia ederek köpek sahiplerinden ciddi miktarlarda para talep etmektedir. Bu dolandırıcılık oyunlarına kanmayın ve daima köpeğinizi gördükten sonra onlara ödeme yapabileceğinizi veya ödül koyduysanız ödüllü ancak köpeğinizi geri aldıktan sonra verebileceğinizi söyleyin. Kişinin sizin bu isteklerinden hiçbirine karşılık vermemesi halinde polise başvurmaktan çekinmeyin ve yaşadığınız durumu aynı şekilde anlatarak insanların kandırılmasının önüne geçin.

Yavru Köpek Beslemek İsteyenlere!

Yavru köpek besleyecekler yetişkin köpeğe göre daha fazla dikkatli olması gerekmektedir.Çünkü yavruyken köpekler daha fazla hastalanmaya, daha çok yemek seçen haldedirler.Bu yazımız içersinde sizlere Yavru Köpek Nasıl Beslenir? Dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? bunlar hakkında bilgiler açıklayacağız.

Köpeklerin Sindirim organı sadece tek bir mide ile cok kısa bir bağırsak sistemi ile donatılmıştır.Bu nedenle köpekler etebobur canlılardandır.Özellikle eti çok kolayca sindirme durumları vardır.

Bu yazımızda en fazla dikkat edilecek unsur Yavrular anne sütünden tamamen kesilip ortalama olarak 6-7 haftalık olduklarında kuru mama verilmeye başlanması gereğidir.Bu kuru mamayı ıslatarak vermeniz çok daha iyi olur.Yavrular bu mamaları koklarlar, yalarlar ve ısırırlar.Islatma işlemi sayesinde lezzeti dahada artmış bir besin köpeğimiz için daha iyi olacaktır.Mamanın ıslatılmış olması sütten kesilmiş bir köpeğin daha yumuşak şekilde mama yemesini sağlar.Bu işlem ile beraber yavru köpekte oluşan mide şişkinliği ve gaz oluşumları engellenmiş olmaktadır.Mama ıslatma durumu köpek 2 ile 3 aylık gibi bir periyoda geldiğinde süt ile beraber yapılabilmektedir.2-3 aylıktan sonra mamanın ıslatılmasına pek gerek yoktur ama yinede yapılması gerekiyorsa süt yerine su yada et suyu ile yapılması gerekir.2-3 aylıktan sonra mamaları ıslatmada süt kullanılmaması gerekir.Köpekler süte yoğun şekilde 2 ile 3 aylık olduklarında duyar daha sonraki dönemlerde süt kullanılması köpeklerde bir takım sindirim sorunlarına yol açıp aynı zamanda köpeğinizin ishal olmasına neden olabilmektedir.Yapılmış araştırmalarda köpeklerin yüzde 80-85 kadarının süte alerjik bir yapısının olduğunu göstermiştir.
Kuru mamaya köpeği alıştırma periyodu dikkatli yapılmalı ıslatma işlemi çok önem arz etmektedir.Aniden anne sütünden kesilmiş ve kuru mamayla beslenmesi kabızlığa neden olabilmektedir.

Yavru Köpek Mama Seçimi
 yaparken çok dikkat etmemiz gerekmektedir.Çok büyük şekilde oluşan mamaları tercih etmemeliyiz çünkü bu mamaları köpeğin ağzına alıp çiğnemesi zor olacaktır.Her köpek her mamayı yemediğini bilmemiz gerekiyor.Veterineriniz bu konuda size yardımcı olacaktır Veterinerinizi dinleyerek hareket etmeniz gerekiyor.Her köpek cinsinin farklı kuru mamaları olabilmektedir.Küçük şekilde verilen mama yavrunun yemesini daha kolaylaştıracak ve daha çok sevecektir.
Köpeğinizin kabına koymuş olduğunuz mama ile beraber köpeğinize gel yada ye komutlarını vererek köpeğin mamasını yemesini sağlayabilirsiniz.Yavru Köpekler günlük yemek ihtiyacını bir seferde tüketemezler o nedenle bir kaç defa öğün yapmak zorundadırlar.
Yavru köpekler 6. haftadan itibaren ortalama 3. aya kadar toplam günde 4 öğün yemek yerler.3. aydan 6. aya kadar ise günde 3 öğün yemek yerler, 6. ay ile 12. ay arası ise toplam 2 öğün yemek yemektedir.Köpek 1 yaşını doldurduğunda artık günde sadece 1 öğün yemek yemesi gerekmektedir.
Beslenme sırasında yemek saatlerini aksatmadan düzenli bir şekilde saatinde yemeklerin verilmesi önemlidir.Mesela günde 3 öğün yemek veriliyorsa sabah öğle akşam muhakkak aksatılmadan yemekleri verilmesi gerekir.Yavrular uyuyorsa onlar kaldırılmamalı, kendi kalkması beklenmelidir.
Köpeğinizi ev yemekleri ile beslemeniz uzmanlar tarafından önerilmeyen bir durumdur.Bunun en büyük nedeni köpeğin gelişimine sağlayan vitamin ve proteinlerin denge içersinde olmamasıdır.Kuru Mama köpek gelişimi için son derece önemlidir.Bu mamalarda vitaminler ve proteinler denge içersindedir ve köpeğin gelişimine katkı sağlamaktadırlar.Bu bilgilere rağmen yinede köpeğinizi ev mamaları ile beslerseniz bir takım sorunlara yol açabilirsiniz.Yapılmış olan yanlış bir beslenme ile köpekte gelişme bozuklukları yaşanabilmektedir ve bu problemler köpeğin hayatı boyunca sürebilmektedir.
Yavru köpeğin gelişiminde özellikle fosfor ve kalsiyum önem taşır.Yemek atıklarınla beslenmiş köpeklerde raşitzm rahatsızlıkları görülebilmektedir.

Köpek Aşı Fiyatları ve Takvimi

6 hafta Parazit tedavisi her 10 kilo için 10 -15 TL arasıdır.

7 hafta Corona Aşısı 25-30 TL arasıdır.
8 hafta Karma Aşı I 30-45 TL arasıdır.
9 hafta Bronchine Aşısı 30-40 TL arasıdır
11 hafta Corona Aşısı II 20-35 TL arasıdır
12 hafta Karma Aşı II 30-50 TL arasıdır
13 hafta Kuduz Aşısı 20-40 TL arasıdır.
14 hafta Bronchine Aşısı II 25-40 TL arasıdır.
15 hafta Lyme Aşısı 50-70 TL arasıdır
16 hafta Karma Aşı III 30-40 TL gibi
17 hafta Lyme Aşısı II 50-80 TL gibi
Fiyatlar bulunduğunuz il ve ilçeye göre aşı yaptıracağınız yere göre değişiklik gösterebilmektedir.O nedenle bu fiyatlar başka yerlerde aynısı olmayabilir.
Bunlar sonrası her 2-3 ay içersinde Dış parazit tedavisi her On kilo için 10-15 tl fiyat aralığıdır.Karma Aşı’nın 3. tekrarı çoğunlukla yapılmaz ama Saf ırklarda yapılabilmektedir.

Köpeğinizin Adını Değiştirmek

Yetişkin bir köpek sahibi olan herkesin aklında ki ortak soru “Köpeğin adını değiştirmek doğru mudur?”olmuştur. Köpeğin ismi konusunda bu kadar hassas olmak inanın ki sadece sizi endişeye düşürecektir. Köpekler hepimizin bildiği gibi zeki ve çabuk öğrenebilen canlılardır. Her şeyi çok çabuk öğrenebildikleri gibi yeni isimlerine de pek tabi aşina olabilirler. Öyle değil mi? 🙂
Köpekler gelişmiş bir görsel zekâ kadar işitsel zekâya da sahiptirler. Bunu daha köpeğinize ilk ismini verdiğinizde anlayabilirsiniz. Bir süre sonra ona ismiyle seslendiğinizi anlarlar ve her isim telaffuzunda size bakışlarıyla, hareketleriyle ya da sesleriyle geri dönüş yaparlar. Yavru köpekler isim değiştirme konusunda daha az sıkıntı yaratırlar çünkü henüz isimleri tam olarak hafızalarında yer etmemiştir. Bu sayede kısa bir süre içerisinde ona yeni ismini kabul ettirebilirsiniz. Hatta bunu bir oyuna çevirebilir yeni ismine verdiği olumlu tepki sonrası onu mamayla ya da herhangi bir oyunla ödüllendirebilirsiniz. Bu durum yeni ismi öğrenme süresini sizin için çabuklaştırır ve kolay hale getirir.
Şayet köpeğiniz uzun yıllardır sizinleyse ya da yetişkin bir köpek sahiplendiyseniz ve ismini değiştirmek istiyorsanız bu sizin için biraz daha sıkıntılı geçecek bir sürecin habercisi olabilir. Yine de bu iş sizin düşündüğünüz kadar zor olmayacaktır. Yetişkin köpeklere uzun yıllar boyunca aynı isimle seslenildiği için yeni isimlerine alışmaları zaman alacaktır. Bu süreyi kısaltmak için köpek eğitim programlarından yararlanabilir ve köpeğinizin yeni ismine alışmasına yardımcı olabilirsiniz. Düzenli eğitim programları sayesinde köpeğiniz kısa bir süre içerisinde yeni ismini sevmiş ve eski ismini unutmuş olacaktır.

10 Kasım 2016 Perşembe

Karadeniz Teknik Üniversitesi Gobi’ye Öğrenci Kartı Çıkarttı

  • Gobi, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde yaşayan onlarca köpekten biri. Zaman zaman kendisiyle ilgilenen öğrencilerle derse giren sevimli köpek, bir gün sınıfın birinde uyuya kaldı. Ancak aynı sınıfta dersi olan bir öğretim görevlisi Gobi’yi kibarca sınıftan çıkardı. 
  • Gobi’yi çok seven KATÜ öğrencileri arkadaşlarının bir daha dersten atılmaması için hal çaresi düşünmeye başladılar ve ona öğrenci kartı çıkarmaya karar verdiler. 
  • Gobimizin öğrenci kartının diğer öğrenci kartlarından hiçbir farkı yok: Adı-soyadı, öğrenci numarası ve okuduğu bölüm gibi bilgiler öğrenci kimliğinin üstünde eksiksiz yer alıyor. 
  • Tarih bölümünü kazanan Gobi, şimdi sınıflara istediği gibi girip çıkabiliyor. 

9 Kasım 2016 Çarşamba

Mama Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken En Önemli Noktalar!

1. İlk içerikler et ile başlamalı.. İlk içerikte bulunan gıdalar mamanın çoğunluğunun ne ile dolu olduğunu gösterir.
2. İçeriğinde hayvansal türevler, tavuk ürünleri v.b gibi hayvan ürünleri yazan mamalardan uzak durunuz. Genelde chicken by product, meal by product olarak yazar.
3. İçeriğinde eklem, sindirim sistemi gelişimi v.s için glucosamine, chondritin, l-carnitin v.b gibi doğal ek takviyeler olmalı
4. İçeriğin büyük bir oranı et olmalı
5. Mama doğal antioksidanlar içermeli ve katkı maddesi bulunmamalıdır.
6. A, D, B1 gibi vitaminler ve mineraller içermeli ayrıca Kalsiyum, Demir, Fosfor, İyot, Bakır gibi maddeler içermeli..
7. Mamanın taze olması gerekir. Bayatlamış ve uzun süre rafta beklemiş mamalar köpeğinizi cezbetmeyebilir.
8. Mamanın et oranına dikkat etmek gerekir. Nasıl tahıllarda kaynatılıp, kurutulan değer yazıyorsa et için de aynı şey geçerlidir. Kaynatılıp, kurutulan etin taze ete göre oranı daha düşüktür.
9. Artık her mamada yazar oldu ancak Super Premium mamaları tercih edin.
10. Köpeğinizin ırkına, cinsiyetine, yaşına ve aktivitesine göre mama seçin.
11. Mama içerisinde mısır gluteni, mısır şurubu, kamış pekmezi gibi şekerli gıdalar içermemesi gerekmektedir. Mısır şurubu bugün gıda sektöründe bile tatlıdan, ekmeğe kadar pek çok şeye katılmakta ve insan sağlığını da büyük oranda tehlikeye atmaktadır. Bu maddeler obeziteye, diş sağlığını bozmaya ve şeker hastalıklarına yol açar. Mısır şurubunun köpeklere çok büyük zararı vardır!
12. Bazı mamalara köpeğin dışkısının katı olmasını sağlamak için zararlı maddeler katılır. Sodyum Bentonit, selüloz ve türevleri, pancar küspesi gibi maddeler.. Köpeğin dışkısının sert ve az olması mamanın çok iyi olduğu anlamına gelmez. Gördüğünüz gibi bunun da bir hilesi hurdası var.. Mamaların içine sindirimi zor gıdalar katılarak dışkının az ve katı olması sağlanıyor.
13. GDO'lu mamalara dikkat edin. Forumda defalarca yazıldı çizildi buradan marka vermek istemiyorum ama bu mamalardan kesinlikle uzak durun. İnternette araştırma yaparsanız zaten hangi mamaların GDO'lu olduğunu anlarsınız.
14. Kaliteli bir mama almak istiyorsanız karbonhidrat değerinin dengelenmiş olması ve glisemik oranı yüksek mısır, pirinç gibi hammaddelerin olmaması gerekiyor.
Benim önerim tahılsız mamalar.. Tahılsız mamalar bu özelliklerin tümüne uyuyor.
15. İçeriğinde şeker, şeker pancarı küspesi, soya, gluten, posa, digest, hayvan türevleri, hayvan yan ürünleri bulunan mamalardan uzak durunuz. Pancar küspesi genelde otobur çiftlik hayvanlarına verilen yararı olmayan aksine zararı olan bir üründür. Neredeyse bildiğimiz msrkaların çoğunda kullanılmaktadır.
16. Köpeklerin genel olarak glutene karşı laktoz gibi intoleransı vardır. Gluten, bazı tahıllardan sağlanan bir çeşit protein grubudur. Mamalarda genellikle .. gluten unu diye belirtir bu mamalara dikkat etmelisiniz. Hipoalerjik mamalarda gluten içeren ürünler bulunmamaktadır.
17. Mamalarda soya olmamasına çok dikkat edin. Mamalarda soyanın fermente edilip edilmediği bile yazılmaktadır ve günümüzde çoğu soyalı gıda ürünlerinde soya fermente edilmemektedir. Soya protein sindirimini sağlayan tripsin enziminin etkisini bozuyor. Ayrıca içerdiği fitatlar kalsiyum, demir ve çinko gibi hayati minerallerin bağırsaktan kana geçmesini azaltıyor. Soyanın diğer zararları arasında D vitamini eksikliği, osteoporoz, hazımsızlık, alerji, bağışıklık yetersizliği, tiroit hastalıkları, bunama, kısırlık, kanser ve kalp kası hastalığı da var. Soya proteini izolatı üretimi yapılırken eklenen ya da yapımı sırasında oluşan nitritler, lizinoalanin, alüminyum, mono-sodyum-glutamat (MSG) ve flor bileşikleri gibi çeşitli toksinler var. Bunlardan nitritler ve flor kanserojendir.

6 Kasım 2016 Pazar

Köpeğinizle Egzersiz!

Egzersiz

Egzersiz köpeğinizin sağlıklı beslenmesi, bakımının yapılması kadar gerekli diğer bir unsurdur. Onun dışarıda gezip, koşmaya, sosyalleşmeye ihtiyacı vardır. Köpeğinizi uzun saatler kapalı bir ortamda bırakmanız onda strese yol açarken, aynı zamanda kilo almasına ve hantallaşmasına da neden olur. Ayrıca köpeğiniz dışarıda koşması, sizinle oyun oynaması, ava gitmesi vb. aktiviteler onun kaslı, atletik, kendine güvenen bir köpek olmasını sağlar. Tabi siz de köpeğinizle gurur duyarsınız.

Köpeğinizin Önemli Aşıları


Aşı 

Köpeğinizi hastalıklardan korumak için aşı yaptırmanız gerekmektedir. Aşı köpeğinizi aşağıdaki hastalıklardan korur.


Distemper: Gençlik Hastalığı
Rabies: Kuduz
Parvovirüs: Kanlı İshal
Leptospirosiz: Sarılık
 
Paraİnfluenza: Üst yolunum hastalığı
Coronovirüs: Viral İshal
Viral hepatitis: Karaciğer İltihabı

Veterineriniz aşısını yaptıktan sonra köpeğinizin karnesine bir etiket yapıştırır. Etiket de “D, R, P, L, Pi, C, V” harfleri vardır. Bu harfler antijeni verilen hastalığın baş harfleridir. “D” harfi, Distemper, Gençlik hastalığına karşı aşısı gibi.

Aşılamanın önemi yadsınamaz. Ve köpeğinizin aşılarını zamanında yaptırmanız gerekir. Veterineriniz size aşı takvimi oluşturacaktır. Sizin de bu takvime göre köpeğinizin aşılarını zamanında yaptırmanız gerekmektedir. Veterinerine gittiğinizde karnesini yanınıza almayı unutmuşsanız, online olarak aşı karnesi oluşturmak için sitemizin ana sayfasındaki aşı takvimini oluşturun. Böylece hangi aşılarının yapılıp yapılmadığını online takip edebileceksiniz.



Köpeğinizin Doğru Beslenmesi ve Bakımı

Köpeğinizin sağlıklı olmasını istiyorsanız, buna onu doğru beslemekle başlamalısınız. Onu fazla besleyip şişmanlamasına izin vermeyin ya da yanlış gıdalarla beslemeyin. Köpeğinizin farklı gıdalar almasını sağlayın. Sadece bir çeşit köpek mamasıyla beslemeyin, et yemeklerinin yanında sebze yemekleri de yedirin. Asla ve asla tavuk eti vermeyin. Köpeklerin eklem, kemik ve şeker hastalıkları beslenmeyle ilgilidir. Ayrıca köpeklerinizin güzel ve parlayan tüylere sahip olmasını ve güzel gözükmesini istiyorsanız onu doğru beslemeniz gerekir. Köpeğinizin sağlıklı olması için, nasıl beslenmesi gerektiği ve kilo testiyle ilgili sitemizdeki ayrıntılı yazıya lütfen bir göz atın.

Köpeğinizle aranızdaki bağı kuvvetlendirmek ve onun sağlıklı kalmasını sağlamak için en doğru ve kolay yoldur. Düzenli olarak köpeğinize baktığınız zamanlarda, banyosunu yaptırırken, tüylerini tararken, tırnaklarını keserken vs. ona daha çok temas etme fırsatı bulacaksınız bu da köpeğinizin size olan bağının kuvvetlenmesini sağlayacaktır. Aynı zamanda liderine yani size güvenmesini öğrenecek ve sizi otorite olarak görüp saygı duyacaktır. Ayrıca düzenli olarak köpeğinize bakmanız, güzel ve sağlıklı görünmesini sağlayacaktır. Onun cildine, tüylerine, kulaklarına, gözlerine, dişlerine, tırnaklarına yapmış olduğunuz bakım, ciddi problemlerle karşılaşmadan potansiyel problemleri yakalamanızı sağlayacaktır. 

Köpeğinizin size, parlayan tüyleri, yaşayacağı uzun ve sağlıklı hayat için minnettar kalması istiyorsanız yapmanız gerekenler aslında çok kolay. Köpeğinizin bakımını her zaman beraber paylaşacağınız güzel zamanlar olarak değerlendirin, keyif alın. Yapmanız gerekenleri önceden ayarlamanız ve bunu köpeğinize alıştırmanız işleri kolaylaştıracak bu da bakım zamanının kolay ve keyifli olmasını sağlayacaktır. Hem sizin için hem de onun için ne banyosu, ne tüylerinin taranması ne de diğer bakımı bir külfet olmamalıdır. 

Lütfen; köpeğinizin bakımına başlamadan önce sitemizde o konuyla ilgili yazıyı okuyun. Böylece bu işin onun için bir oyun, sizinde köpeğinizle hoşça vakit geçireceğiniz bir zaman olmasını sağlayabilirsiniz. Hazırlık aşamaları çok önemlidir. Köpeğiniz için doğru fırçayı seçmek, banyo öncesi ona küveti alıştırmak ya da dişlerini fırçalamaya başlamadan önce diş macunu ve diş fırçasına alışması gibi. 

Hiçbir şeyin bir anda olmasını beklemeyin. Sakin olun ve bir hafta tanıyın. O zaman göreceksiniz her şey aslında ne kadar kolay ve keyifli.


3 Kasım 2016 Perşembe

Köpeğim kendini neden koruyamıyor?

Filanca kişi köpeğine çiğ et verdi, karanlık odaya kapattı, dövdü işe yaradı..
Korumacı bir köpek ile dengesiz bir köpeği karıştırmamalıyız eğer köpeğinizi karanlıkta büyütür iseniz köpeğiniz takipçi bir köpek ise korkak olacak, ki bunu yapan kişininde korkak diyipte köpeği sokağa atabileceği tahmin edilebilir.
Bazılarının içinde bir umut doğdu sanki; Benim köpeğim sanırım alfa köpek yavruların en kalıplısı, diğer yavruları dövüyordu aldım. İşte burada ikinci cümlemi okuyun. Bunu yaparsanız köpeğiniz dengeli bir köpek olmaz sonra vay efendim sahibine saldırıyor bu köpek demeyin. Çiğ et veriyorum; hayal ettiğiniz gibi olmayacak, çiğ et halk efsanesi diyebiliriz. Günümüzde barf adı ile çiğ et ile beslenen köpeklerde saldırganlık gözlenmemiş hatta bir takım sağlıklı sonuçlar alınmıştır. Köpeği döversem işe yarar; hayır köpeğiniz bu sefer korkak olacaktır saldırıyor diyenler köpek köşeye sıkıştığı için kendini koruyordur. Efsaneleri dinler uygular iseniz hayal kırıklığı yaşayacaksınız ve dostunuz unda hayatında derin yaralar açacaksınız.

Belki son cevaplarımdan dolayı kötü tepkiler alabilirim ancak bu konular hakkında hiç bir bilgisi olmayan ve bencilce "Sen canisin! Neden bu soruyu soruyorsun! Git buradan!" diyerek insanların cevaplarını almalarına engel olup üstüne lafı ağzına tıkayıp kovan kişiler kendinizce haklısınız evet aslında haklısınız gerçekten kötü niyetli insanlar var ancak merakından soranları dahi yargılayıp dışlıyorsunuz onun yerine sorularına cevap verebilirsiniz.

Köpeğim neden bekçilik yapmıyor?

Aklınızdan karanlık oda veyahut çiğ eti, acı yemeği silin, şehir efsanesidir. İlk önce öğrenmemiz gereken bir kaç şey var;
Bekçilik yapılması amaçlanan köpek yavru iken seçilir. Evet, ortalama bir rakamı örnek alırsak her 6 yavrudan sadece 1 tanesi alfa yavru oluyor. Bu yavru genelde köpek dövüştüren şahısların ellerine düşüyor, alfa yavrular diğer köpeklere karşı dominant hareketlerde bulunurlar. Küçüklükten itibaren kendilerine ait olan nesneyi, yemeği korurlar. Bu yavrular eğer dengeli yetiştirilmez ve tecrübeli bir sahip bulamazlar ise gördükleri her erkek köpeğe, insana, kediye daha ileri durumlarda dişi köpeklere karşı agresif ve saldırgan tavırlarda bulunurlar. Haliyle korumaya daha yatkındırlar ve ona göre seçilirler. Bir diğer yavru ise liderlik için her zaman alfa yavruyla kavga eden ama her zaman kaybeden köpektir; bu yavru biraz daha uygundur çünkü kontrol etmesi daha kolaydır ve bekçiliğe de yatkın, yetiştirici tarafından daha kolay bastırılabilir. Eğer geri kalan köpekleri sahiplenir iseniz ne yazık ki işiniz zor olacaktır. 

Köpeklerle Mutlu Yaşama Rehberi

Bu rehberi yazmamın en büyük nedeni, son derece iyi niyetle yaptığımız yanlışları fark etmek ve dört ayaklı dostlarımızın bizden ne istediklerini daha kolay anlamaktır.

Köpekler, artık hepimizin bildiği üzere kurttan türemiştir. Yani bir sürü hayvanıdır. Bu bizim anahtarımız olacak: Sürü hayvanı…

Yani tek başına yaşayamazlar! Peki sürüler nasıl yaşar? 

Öncelikle, bir sürü liderine, otoriter bir figüre ihtiyaç vardır. Ne yazık ki birçoğumuz “otorite” sözünü yanlış anlıyoruz. “Köpeğine otoriter davranmalısın” deyince, “Ne yani onu döveyim mi?” diye cevaplar alıyorum. Otoriter olmanın, kızgın ve agresif olmakla hiç alakası yoktur! Otoriter olmak, kendinize güvenmek ve karşınızdakinin sorumluluğunu almaktır; tıpkı hata yapan bir çocuğu dövmek yerine, karşısına alıp konuşan bir ebeveyn gibi olmaktır. Dönelim sürümüze…

Bir batında 6 köpek doğarsa, bu köpeklerden sadece 1 tanesi dominant yani baskın tip olur. Diğerleri otorite için mücadele eder ama sonunda baskın olana uymayı seçeceklerdir. Peki bundan çıkan sonuç nedir? 10 köpekten 9 u doğal olarak takipçi olmayı ister; yani lidere uymayı. Böyle mutlu olacaklardır. Doğada hiçbir canlı, onu en çok seveni takip etmez, güçlü ve otoriter olanı takip eder. 

Yanlışlar neden kaynaklanıyor?
Biri bize balina yavrusu ya da fil yavrusu verse “ Ben nerden bileceğim ona nasıl bakılacağını?” deriz ama iş köpeklere gelince hazırızdır onların birer İNSAN olduğuna inanmaya. Yani köpekler üzerinde insan psikolojisi uygularız. İşte davranış bozukluklarının ve mutsuzlukların birçoğu, köpeklerimize köpek gibi değil de insanmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. “Ama o bir köpekten çok daha fazlası!” diyenler var; “köpekten fazla olmak mı? Köpekleri mi aşağılıyorsun yani?” Köpek köpektir, balina balina, insan da insan. Öncelikle bunu kabullenmemiz gerek.

Köpeğe nasıl köpek gibi davranılır?
Gök gürültüsünden korkan bir çocuğunuz olsa nasıl tepki verirsiniz? Muhtemelen gider sarılır ve ona güvende olduğunu hissettirmeye çalışırsınız. Peki köpeğiniz gök gürültüsünden korkuyorsa? Aynısı değil mi? 

Değil! Köpeklerin beyni böyle çalışmıyor! Sonra size sürüden birkaç örnek vererek bu durumu daha iyi açıklayacağım ama şimdilik şunu söyleyeyim. Bir köpek korku belirtisi gösterdiğinde, otoriter bir şekilde, onu uyarmalısınız! Sert bir Hayır! işinizi görecektir. Çünkü bir köpeği sevip okşadığınızda, o bulunduğu halin sizin tarafınızdan desteklendiğini düşünecektir. Yani korkan bir köpeği okşarsanız muhtemelen “hımmm. Demek ki burada gerçekten korkmam gerekiyormuş!” diyecektir. Aynı şey birine hırladığında da ya da fazla havladığında da geçerli. “Tamam oğlum, sakin ol!”diye yumuşak bir şekilde bir köpeği severseniz… “işte burası hırlamam gereken yer!” diyecektir.

Sürüdeki hareketler,
Bir köpek, bölgesine yaklaşan bir hayvanı gördüğünde, gidip ona havlayacaktır. Eğer sürü lideri, bu havlamayı uygun görüyorsa, gidip burnuyla başına dokunacak (yani onu sevecek) ve havlamasına eşlik edecektir, ama eğer havlamasını istemiyorsa, boynuna, ona hiç zarar vermeyecek bir ısırık konduracaktır. Çoğu zaman lider, kendisi dururken bir takipçinin etrafa havlamasını istemez! Ancak büyük bir saldırı varsa ya da gençlerin eğitimi söz konusuysa, köpeklerin havlamasına izin verir. Sürüde anormal korkuları olan bir üye varsa, yine yandaş takipçiler, lidere sezdirmeden köpeği ısırarak uyarır! “Korkmana gerek yok.. Hadi geride kalıyorsun!” derler kendilerince…
“Ay canııım! Arabalardan çok korkuyor! Çocuklardan çok korkuyor” diye onun korkusunu daha da fazla beslemeyin!

Köpek beyni bizden çok daha farklı çalışır. En büyük fark, aynı anda iki işi yapamayacak olmalarıdır. Yani, işlemcileri iki programı aynı anda açmaz, ancak baskın olanların daha karışık ve stratejik düşündüğü gözlemlenmiş. Yani bir köpek, çok fazla düşünmek istemez. Sakin, kendisi için karar verilmiş hayatı ister. Köpeklerin, kurallara ve kısıtlamalara ihtiyacı vardır. Köpeğiniz, yatağa çıkmaya izin vermediğiniz için size küsmez! Aksine güçlü bir lidere sahip olmak onu rahatlatır.

Burada, insan- ve doğa arasındaki en büyük farka değinmek istiyorum: Özgürlük.

Özgürlük sadece, insanların sevdiği bir kavramdır. Hiçbir balık, “bugün sürümden ayrılıyım da şöyle bir Sidney koyunu göreyim” demez! Yani bir köpek, kurallarla karşılaşınca, bizim gibi düşümez. Eyvah… özgürlüğüm elden gidiyor…. demez.

Bir köpeğe kural konulmazsa ne olur?
Öncelikle büyük ihtimalle mutsuz olur, neden?
Eğer bir sürüde, Sürü lideri, takipçilerden herhangi birine iş vermemişse, o köpek sürüden dışlanmış ve atılmış demektir ve bu bir köpek için olabilecek en kötü şeydir. Önce lider sonra ailesi dışlar ve bir başka sürüyle karşılaşana kadar – ki kabul edilmesi düşük bir olasılıktır – hayatı zindan olur. Bir sürüde, kimi koruma- kimi yemek bulma- kimi yavruları koruma- kimi gençlerin eğitiminden sorumludur. Yani birinci durum şudur: Köpeğinize kurallar koymazsanız, kendini dışlanmış hissedecek ve sürekli yeniden kabullenilmek için, sizi tavlamaya, gözüne girmeye çalışacaktır. Çoğu, çok hareketli ve neşeli sandığımız köpek, aslında çaresizce, kendisini sürü liderine yani insana kabul ettirmeye çalışıyordur. Aşırı bölgeci ve korumacı oluyordur. Ya da zıp zıp, sahibinin yüzünü yalamaya çalışıyordur – bu köpeklerde yavruların anneleri için yaptığı bir davranıştır, sevgi değil, ilgisizlik belirtisidir. Ya da artık durum o kadar- o kadar ileri gitmiştir ki, kuyruğunu kovalamak gibi obsesif davranışlar başlar.

İkinci bir durum ise şu: Yukarda dediğim gibi birçok köpek takipçi olmak ister, ama sürünün bir lidere ihtiyacı olduğunu düşünmeye başladığında, bu görevi kendisi doldurmaya çalışacaktır. Yine aşırı koruma durumu başlar, çünkü sürüsünü korumaya çalışıyordur ve tabi misafirlere dahi izin vermezler, bazen eşinizin yanınıza oturmasına bile kızarlar. Oyuncaklarını istediğiniz zaman size vermezler. Bunlar sizin yaşadığınız problemlerdir ama onun açısından iş çok daha kötüdür. Öncelikle, çok fazla şeyi aynı anda düşünmeyi sevmeyen beyni fazla zorlanıyordur, “nereye gideceğim, nerede duracağım, iyiler mi….” Ve daha da önemlisi, sürekli liderlik savaşına maruz kalıyordur. Gündüz her şeyi yapmasına izin verip, gece olunca, “havlama! Hayır!” diyorsanız, bu onun için bir liderlik savaşıdır. “Hey sen de kim oluyorsun takipçi!” diyorlar içlerinden size. Sözün özü, siz bir öyle- bir böyle davrandıkça, sinirleri altüst olacaktır.


Peki ya yasaklamalar?
Özellikle yavru bir köpeği eve aldığımızda yaptığımız en büyük hata, bütün evi “özgürce” gezmesine izin vermemizdir. Çünkü yavrulara, annesi, yuvalarından iki metre öteye gitmesine izin vermez, gitmeye çalışırsa, hop yakalar ve geri koyar, eğer ısrar ederse, bir ısırık bir minik havlama… ama bunları yaparken kesinlikle sinirli değildir. Köpekler birçok zaman sinirli oldukları için hırlamazlar, neyse konuyu dağıtmadan yavruya döneyim. Bir evi özgürce(!) dolaşmasına izin verilen yavru, aslında özgür olduğunu değil, kaybolduğunu düşünecektir! Özellikle yavrular, ilk geldiklerinde bir odadan daha fazla mekan görmemeleri gerekir, ancak diğer günde evi sizinle beraber, gezmelilerdir. Bu, ona annenin yaptığı bir keşif gezisi gibi gelecektir.
Yani bir yavruya özgürlüğünü vermek, ilk günden korkmasına neden olmaktır. Köpekler yasakları sever. Asla sürülerinden fazla uzaklaşmazlar, liderin yemeğine yaklaşmazlar, bu onların saygılarını belli etme şeklidir. Böylelikle kendilerini güvende ve bir aileye bağlı hissedeceklerdir. Yani bir köpeğin mutfağa girmesine izin vermemek, onu üzmez. 

Bu arada, bir de eve gelme, durumunu ele alalım. Köpekler, gezerler. Bu kadar basit işte. Gün boyu yürürler ve hiçbir mekana, liderin kucağında arabasında gitmezler. Eğer köpeğinizi yeni aldıysanız, evinizin etrafında kısa bir yürüyüşe çıkarın. Sonra eve girin. Eve girerken, her kapıdan önce siz geçmelisiniz, çünkü liderler böyle yaparlar, böylelikle sürünün diğer üyeleri güvende olduklarını hissederler. “Liderim öndeyse bir tehlike görünce haber verir!” derler. Eve girer girmez köpeği serbest – özgür bırakmayın. Önce beraber gezin, evi bölgeyi, yeni ormanı, yeni yuvayı tanıması gerek ve bunu tek başına yapmamalı. Eğer bir yere girmesini ya da balkona çıkmasını istemiyorsanız, ilk günden basit bir, “Şşşşt!” ya da “Hayır!” yeterli olacaktır ayrıca ilerde olabilecek birçok kazayı da önlemiş olursunuz.

Özgür olmak kavramını biraz daha açmak istiyorum. Gün boyu iki metrelik tasma ile bir direğe bağlamak değildir bahsettiğim. Güzel bir bahçede bırakın eğlensin, bırakın alıştıktan sonra, istediği yerde uyusun, sizin için sorun değilse kanepeye çıksın, ama onu çok fazla karar almak zorunda bırakmayın. Yürüyüşün önemini anlatırken daha detaylı bir şekilde ele alacağım özgürlük konusunu.

Köpeklerin, bir sürüye bağlı olduklarını ve sürü liderine ihtiyaç duyduklarını kabul ettik. Özgürlüğün onlar için iyi bir şey olmadığını ve kurallar ve yasaklarla yaşamaları gerekliliğini anladık. Şimdi gelelim diğer bir önemli konuya. Sağlık! Beden, zihin ve kalp sağlığı.

Köpekler için çok basit bir mutluluk formülü vardır: Egzersiz, alıştırma ve sevgi. Köpeğinize sadece, sevgi – sevgi – sevgiiiiii verirseniz de sağlıksızdır hatta mutsuz ve takıntılıdır, sadece egzersiz – egzersiz – egzersiz yaptırırsanız da sağlıksızdır. Bu formülün en önemli kısmı sırasıdır, bozulmaması gerek. Egzersiz – alıştıma – sevgi.

Geldik yürüyüşün önemine, balıklar yüzer, kuşlar uçar, köpekler yürür! 10 dk değil yarım saat değil saatlerce yürür. Ama bizim arka bahçemiz geniş! O zaman bir çadır kurun ve orada yaşamaya çalışın. Hayır! Köpekler yürür, en az bir saat her gün yürümeleri gereklidir. Yaşa ve cinse göre değişebilir ama mutlaka, her gün en az bir saat ve hatta en iyisi belli bir rutine bindirmektir. Şu saatler arasında…. diyebilmektir. Peki bir köpek yürüyüşü nasıl olmalıdır?

İşte bir yanlışımız da burada başlıyor… Dışarı çıktı, istediği gibi gezsin tozsun! Özgürlüğü sevmediklerini söylemiştik, peki ya sürü de işler nasıl gidiyor? Sabah erkenden herkes kalkıyor ve liderin peşinden saatlerce yürüyorlar, hiç durmadan, çiş arası vermeden, “yaaa ama şurda çok güzel bir ağaç var” demeden…. Yürüyorlar….

İşte size ideal bir köpek yürüyüşü. Kapıdan önce kesinlikle siz çıkarsınız, en yakın yeşillikte iki dakikalık çiş molasına izin verirsiniz, sonra başlar tempolu bir yürüyüş, yoldan geçen kanişe selam vermek yok, ağaçlara işemek, gördüğü her çöpü koklamak yok, yolun ideal bir noktasında durup etrafı koklamasına ve ihtiyaçlarını görmesine izin verebilirsiniz, ama sizin izninizle olmalıdır. Üstelik ideal bir yürüyüşte köpek asla önünüzde olmamalı, bu onun liderliğine izin vermek demektir. Biraz abartılı gelmiş olabilir size, ama gördüğü her şeyi koklayan bir köpek, düşündüğünüz gibi, “çok meraklı” değildir, takıntılıdır. Ya yeni bölge fethetme telaşındadır ya da yeni bölge onu korkutuyordur. Yani köpeklere özgürlüğü, siz verip siz almalısınız, tıpkı oyun saatini de belirlemeniz gerektiği gibi. Oyuncak asla ortada bırakılmaz… Bırakılırsa, takıntılar oluşur ya da artık onlardan sıkıldığı için koltuğu kanepeyi dişlemeye başlar.

Egzersiz bitti, sıra alıştırmalarda… Alıştırma sağlığın zihinsel kısmını oluşturur. Eğitimdir. Nerde nasıl davranması gerektiğidir. Bazen otur- yat- kal bir alıştırmadır, bazen yeni bir komut öğrenme, ama çoğu zaman, gelen misafire hırlamamak ve atlamamak da bir alıştırmadır. Yemeğini beklemek de alıştırmadır. Aslında her bekleme bir alıştırmadır. Yemeği 10sn elinizde tutup köpeğinizin gözlerine bakmak onun için en güzel alıştırmadır. Ağlatmak, yalvartmak demiyorum, ölçüyü belirlemek. Çünkü zihinsel egzersize ihtiyaçları vardır, hem de sevgi dediğimiz şeyden çok daha fazla… Ben böyle söyleyince kızıyorsunuz tabi. Sadece sevgiye ihtiyaçları olduğunu söylüyorsunuz. O zaman üçüncü aşama sevgi.

Birçok araştırma, köpeklerin bizim gibi sevmediğini ortaya koyuyor. Farklı seviyorlar. Sevgi onlar için bazen, gururla baktığınız andır, bazen yemeğini vermeniz, sizinle yan yana yürümesidir. “Ubu cubu cubuuuu…” çoğu zaman onun sevgiden anladığı şey değildir. Sizin tuhaf seslerinize tepki vermesinin nedeni, bunun bir oyun ve ya masaj vaktini çağrıştırıyor olmasıdır. Köpekler, vıcık vıcık sevilmekten anlamazlar, iyi bir masajdan, ve sevgi dolu bir elden anlarlar. Neden? 

Öncelikle dediğimiz gibi, hiçbir sürü üyesi bir diğer üyeyi “agu cugu cugu” diye sevmez, bu tarz sevgi daha çok kendi, insani duygularımızı tatmin etmek içindir. 

Daha da önemlisi, köpeklerin beyinlerinin %80 i koku ile çalışır, sonra dokunuş, sonra göz ve sonra kulak. Yeni doğan bir köpeğin en son kulakları duyar hale gelir. Kör bir köpek, kör bir insandan çok çok çok daha rahattır çünkü duvarların bile kokusunu alabilirler. Daha da ötesi var, dokunuş. Hani derler ya köpekler korkuyu hisseder. İşte bu onların, koku- dokunma duyularının çok üst düzey olmasındandır. Yani bir köpeğe, “seni seviyorum” demektense onu sevdiğinizi hissetmeniz daha iyidir. Onunla gurur duyduğunuzu hissettiğinizde bu onu kesinlikle anlayacaktır. Yalandan bir “Kötü Köpek” deyip aslında yaptığını muzurca bulup içten içe gülüyorsanız, davranışına kesinlikle devam edecektir. Konuyla alakası olmasa da bir diğer büyük yanlışı yeri gelmişken düzeltmek istiyorum. Eskisi kadar kalmasa da, tuvalet eğitiminde kullanılan bir metot vardır ya. Çişini koklatmak. Bu köpeğe sandığınızdan çok zarar verir. “Bir daha duvara yazı yazmayacaksın” diye kızdığınız çocuğunuzun parmağını kesmek gibi. Yani orantısız güç uygulamış olursunuz ve çoğunlukla mesaj doğru yere gitmez. 

Konumuza dönersek, köpekler sevgiyi, koklayabilir, hisseder. Yanınızda sakince uyuması yüz kez “seni seviyorum” demenizden çok daha anlamlıdır.

Eve geliş ve yürüyüşten sonra önemli bir diğer konu yemek yeme ritueli. Evet sizin için sıradan bir öğün onun için ayin gibidir. Pat kaba doldur.. hoooop önüne… Bir rituele yaptığınız saygısızlıktır. Doğada sabah kalkıp saatlerce yürüdükten sonra önce liderlerinin bitirmesini beklerler, sonra kendileri yerler. Yani yemek bir yürüyüşten sonra gelmeli. Yemeği kazanmalı ve en önemlisi yemeği daima önce siz yemelisiniz. Beklemenin önemini vurgulamıştık. Beklemeli. Liderini beklemek ona ancak güç katar, onu insanlaştırmayın, “ayyyy canım aç kaldı nasıl bakıyor” demeyin. Köpekler bir hafta aç kalabilirler! Aman ha onu aç bırakmaya kalkmayın, sadece demeye çalıştığım, sizi yemek yerken beklemek onu acıktırmaz, zihinsel olarak sınar yani mutluluk formülümüzün ikinci ayağı gerçekleşir. Sonra… Mamayı kaba koyduk. Acele etmeden nerede yemesini istiyorsanız oraya gidin. Oturmasını ve bir 5-10 sn beklemesini sağlayın. Köpek eğitimindeki, otur, bir kurabiye, yat, bir kurabiye daha… gibi değil bu uygulama. Yemek için beklemek! Eğer bu ritüeli daha anlamlı bir hale getirmek istiyorsanız, mama kabının her an sizin kontrolünüzde olduğunu hatırlatmakta yarar var. Yani bir “heyyy” diyip kabı hafifçe yukarı kaldırın ve yemeyi bırakmasını isteyin. Kabı öne doğru çekmeyin! Bu takip mekanizmasını çalıştırıp inat etmesine neden olacaktır. Bir beş saniye bekleyin ve yine verin. Ya da “hey” diyip, mama kabının üzerine elinizi koyun ve yemeyi bırakmasını bekleyin. Bu çok sağlıklı bir alıştırmadır. Oyuna çevirmeyin ve daha önemlisi, o bir insan değil “işkence yaptığınızı” düşünmeyin! Yemekle ilgili son bir not ise, bu alıştırma, hızlı yemesini engellediği için sağlığına da yararlıdır. Yemeğini telaş içinde yemesine izin vermeyin, ve sizin liderliğiniz olmadan yediği her yemek telaş içindedir. Bu alıştırmadan sonra yemek yerken ne kadar sakinleştiğini göreceksiniz, çünkü “ben yemek yerken bile liderim her şeyin kontrolünde” güveni yaşayacaktır.

Şimdi köpeğinize nasıl davranmanız gerektiğini yeniden düzenlemenin tam zamanı. Unutmayın o sizin bütün sevgi ihtiyacınızı karşılarken, onun da sizden beklentileri var. İyi bir lider olmanız için her şeyini verebilir. Uzun bir yürüyüş için, kurallar koymanız için… sıkı bir sarılma için… Ve sakın umutsuzluğa düşmeyin. Doğada hiçbir hayvan, geçmişi ya da geleceği düşünmez. Anı yaşarlar. Bir anda nasıl değiştiklerine inanamayacaksınız. Çoğu zaman hatalarını devam ettiren, hatta takıntılı olmalarına neden olan faktörün insanlar olduğunu göreceksiniz.

Şimdi birçok insan için en önemli konu başlıyor: Türler.

Çoğumuz araba markası seçer gibi köpek seçmeye meraklıyızdır, hâlbuki tür, onların dünyasında çok da önemli değildir. 

Çoğu zaman küçük köpeklerin, koca koca köpekleri nasıl susturduğunu görürsünüz. Köpeklerin dünyasında boy kilo yoktur. Sadece enerji ve pozisyon vardır. Sürüdeki konumu ne? 

Enerji nedir? 
Köpeklere mutsuz bir hayat sürdürmemizin en büyük nedeni, onları tür olarak görmemizdir, hâlbuki enerjilerine bakmamız lazım.

Çok enerjik bir köpek, eğer siz yeterince egzersiz yaptıramayacak bir hayat sürüyorsanız, kısa sürede hayatınızı ele geçirip baskın ve mutsuz bir köpek olacaktır. Eğer çok aktif bir insansanız, düşük enerjili bir köpeği hayatınıza zorla sokup onu çok zorlayabilirsiniz ve yine mutsuz bir köpek çıkar ortaya.

Yani bir köpek seçerken, önce aynaya bakmalısınız. Hayatım hangi enerjide bir köpeği mutlu eder. Kesinlikle kendi enerjinizde ya da biraz düşük olanı almalısınız.

Köpek seçerken bir diğer hata, barınağa gidip köpeklere bakıp acımanızdır. Eğer birine yardım edecekseniz ona acımamalısınız. Bilmiyorum, hiç yeni doğan bebek ünitesini gördünüz mü? Hemşireler, alır o, eti budu olmayan minicik bebekleri, evirir çevir, iğne yapar. Biz olsak aman başını tut, ama belini tut, aman acımasın diye, kaslarına zarar veririz. İşte köpeklere de acıyarak yaklaşırsanız ilişkinize zarar verirsiniz. Dedik ya hissi, hissederler. Üstelik zayıf duygularla başlayan ilişkinizde zayıf bir liderlik ortaya koymuş olacaksınız ve bu da yukarda uzun uzun belirttiğim mutsuz köpeği doğuracaktır. 

Bir diğer yanlış köpek seçimi ise, köpeğinizi kaybettikten hemen sonra yeni köpek almaya gitmenizdir. Acınızı ve sevginizi anlıyorum ama yeni bir köpek almadan önce en az 20 gün geçmesine özen gösterin. Hem acınıza saygı duyup derinlemesine yaşayın, hem de yeni köpeği mutsuz etmeyin. Hemen bir köpek alıp, acınızı unutturmasını beklemeyin. Unutmayın asıl büyük değişimi yaşayan o olacak ve bunu üzülerek kaçırmak istemezsiniz. 

Türlere geri dönecek olursak. Tür köpeğin hayatında sadece iki noktada önemlidir: Oyunlar ve bakım. Yani aslında her köpek köpektir. Şivava ya da danua olması fark etmez.

Yani, yukarda belirttiğim kurallar hepsi için geçerlidir. Ama biz küçük köpekleri bebek gibi görmeye meyillidiriz. Halbuki o 5 kızgınlığını yaşayan çıldırmış bir köpek bile olabilir. Bir pitbulun ağzını, elinize yaklaştırmasına bile izin vermezken bir york terrierin elinizi kemirmesi “ay canıııım çok tatlı” diye karşılayacağınız bir olay olur. Kendilerine bebek gibi davranıldıkları için küçük köpeklerin büyüklere oranla daha sorunlu ve delirmeye yakın olduklarını eminim hepiniz fark etmişsinizdir. O küçük olduğu için, kurallara ihtiyaç duymaz.. “Ama o bebeeeek!” Hayır o bir köpek ve çok mutsuz. Küçük ırklarla ilgili bir diğer büyük sorunsa, küçük oldukları için evin onlara yeterli olacağını düşünüp, yürüyüşe çıkarmamak. Yukarda yürüyüşün öneminden bahşetmiştim. Onlar da köpek, boyu ne olursa olsun yürümeli. Yürümek, hem fiziksel hem psikolojik bir egzersizdir. Küçük köpeklerin daha hareketli olmasının da nedeni budur. Yürüyüşe çıkmadıkları için, asla içlerindeki delirtici enerjiyi dışarı atamazlar.

Küçük köpeklerden çıkıp büyük köpeklere gelelim.
70lerde dobermanlar, 80lerde alman kurtları 90larda rotweillerlar 2000 lerde pitbullar…. Adeta moda gibi değil mi? Bunlar dünyanın en kötü köpekleriydi bir zamanlar… ve bir çoğu sadece iyi liderler bulamadıkları için uyutuldular. Üstelik durumdaki çarpıklığı hemen görebilirsiniz. 80lerin en kötü, en saldırgan, çocuk öldüren köpeği günümüzün en iyi koruyucusu ve aile köpeğidir. Alman kurtları. Rotweillerlar ne kadar kötü değil mi? Hele pitbullar off off…

Aslında bu köpeklerin tek suçu, gerçekten güçlü olmaları, kaldı ki birçoğu insan ıslahlaştırılmasıyla oluşmuş, yani evrimi doğal olarak geçirmemiş türler. Yani önce üretip sonra kötülüyoruz her şeye yaptığımız gibi. Pitbullar, doğanın en narin ruha sahip hayvanlarıdır neredeyse… Çok güçlü oldukları için köpek kavgalarının favorisi oldular ve bir grup manyak insan olamayan iki ayaklı canavarın elinde mahvoldular. 

Kesinlikle hiçbir türde saldırganlığa meyil yoktur, dogolar dahil. Her köpek gibi bu köpekler de ergenliğe geçerken gücünün farkında olmayacaktır. Yani oyun oynarken, elinizi kanattı diye. “Ahaaa! Pitpul yakaladım seni” demeyin ve ergenlik dönemindeyken kesinlikle çocukların yanındayken gözetim altında tutun. Abartmayın, sizden daha düşünceli olduklarını göreceksiniz. Ama özellikle güçlü ırklarla, güreş, halat çekme gibi oyunlarda oynamayın. Ve unutmayın bir golden da, şivava da, schnazer da tv de gördüğünüz pitbullar kadar delirtilebilir.

Ayrıca enerjiye gelirsek yeniden. Rotweillerlar çok enerjilidir diye bir genelleme de söz konusu değildir. Çok enerjik bir stbernard olabileceği gibi, yerinden hareket etmeyecek goldenlar da vardır.

Sözün özü, pitbullar öldürür, şivavalar çılgındır, alman kurtları çok iyi korur gibi genellemelerin hiç biri ama hiç biri doğru değildir. Bu, İngilizler hızlı koşar, Fransızlar iyi resim yapar demek gibidir.

Peki tür ne zaman önemlidir?
Oyun ve bakım:
Köpeklerin genel olarak ihtiyaçlarını yazmıştım, şimdi ise türlerin ihtiyaçlarına gelelim.

Her türün kendine has bir ihtiyacı vardır ve eğer bunları tatmin etmezseniz, karşılayamazsanız yine sorunlar ve mutsuzluk başlar.

Mesela av köpeklerinin koku duyuları daha gelişmiştir, eğer siz bu konuda bir şey yapmazsanız, yürüyüşü burnunuzdan getirirler. Her ağaç başında üç dakika geçirmek zorunda kalırsınız. 
Öneriler: Bir pet şişeye bir tavuk bulyon koyun ve su ile eritin, sonra köpeğinizin sevdiği bir oyuncağı bir yere saklayın. (Dışarıda tabii ki) ve hazırladığınız suyla karışık bir yol çizin. Ve köpeğinizi serbest bırakın. Oyuncaklarını saklayın, bazen sevdiği bir yemeği, kitaplığın rafına koyun.

Bir çoban köpeği, kesinlikle çok yürümek hatta koşmak isteyecektir. Top atma oyunlarını sık sık oynamanız gerekir.

Setterler ve labrodorlar, yüzmeyi sever. Deniz ya da havuz yoksa en azından bir leğen suyu balkona koyun. Bırakın etrafı ıslatsın.

Buldog, boxer, pekines gibi burnu basık köpeklerin, koku alma duyuları diğer köpeklere oranla zayıf kalır ve koku bir köpeğin hayatındaki en önemli duyudur. Bu nedenle özellikle bu köpeklere koku alma egzersizleri sık sık yaptırılmalıdır. Yoksa kör olmasa bile, etrafındaki şeyleri devirmeden yürüyemeyen bir köpeğiniz olur, hatta genellikle tembelleşirler.

Her türün kendine has özelliği var ve mutlaka bunları araştırıp öğrenmelisiniz.

Bakım konusuna gelince.
Her köpeğin genel bakımı vardır, ama türlere özel bakım çok başka.

Mesela Husky gibi soğuk bölge köpekleri, ahhh ahhh egolarımız yüzünden sıcakta yaşamaya mahkûmdur. Mümkünse, balkonun bir köşesine nemli bir havlu halı vb. serin. Serinletmeye bakın, traş ettirin.

Ya da boxer, buldog sharpei gibi buruşuk türlerin, buruşuklukları düzenli olarak temizlenmelidir, yoksa çok ciddi mantar sorunları ve pis koku ile baş etmek zorunda kalırsınız. Koku demişken, türlerle alakası olmasa da bir diğer genel yanılgı. Köpeklerin ağzı yaşlandıkça kokmaz. Ya gençken diş sağlığına önem verilmemiştir ya da bir mide sorunu yaşıyordur.
İşte böyle, türler sadece sorumluluklarınızı değiştirir. Köpeği daha güzel ya da çirkin yapmaz.
Şimdi köpeklerle ilgili genel sorunlara gelelim ve kendimizle yüzleşelim.

Bir köpek evinizi mahvedip her yeri parçalıyorsa, “çok yaramaz çoook” demeyin. Egzersizlerini yaptırmıyorsunuz ve enerjisini başka şeylerle atmaya çalışıyordur.

Bir köpek, fazla havlıyor ve saldırganlık gösteriyorsa, size güven duymuyor ve sizi koruma ihtiyacı duyuyordur. Hemen dik yürümeye ve biraz daha kendinize güvenmeye başlayın.

Bir köpek insanların üstüne atlıyorsa, çok dost canlısı olduğundan değildir, dominant olup sürü toplamaya çalışıyordur. Yani aile duygusu verememiş olabilirsiniz.

Bir köpek, mama kabına yaklaştırmıyorsa, size saygı duymuyordur. Bir dahaki öğünde hemen kontrolü ele alın.

Bir köpek, bisiklet peşinde koşuyorsa, “Köpek tabii ki kovalar” demeyin, tür genlerini tatmin etmiyor ve düzenli egzersiz yaptırmıyorsunuz demektir.

Bir köpek, yatağınıza başkasını yaklaştırmıyorsa, “ay beni çok seviyor” demeyin. Muhtemelen ailenin en zayıf üyesi olarak sizi görüyor ve diğerlerine karşı korumaya çalışıyordur. Annelerin yavrularını, sürü erkeklerinden korudukları gibi.
Bir köpeğin korkusu varsa, yüzleşmesini sağlayın. İnsanlar gibi hayatlarının sonuna kadar unutamayacakları bir deneyim olmayacağına emin olun. Sadece bir an zorlanacak ve sonra rahatlayacaktır.

Köpekleriniz, diğer köpeklere karşı saldırganlık gösteriyorsa, başka köpeği yanında severek bu huyundan vazgeçirebileceğinizi düşünmeyin. Sadece düzenli olarak uyarın ve size konsantre olmasını sağlayın. Eğer durum çok ciddi ise mutlaka bir profesyonelden yardım alın.
Sorunlara doğru teşhisler koyun ve üzerlerine hikaye yazmaktan vazgeçin. “Yemeğini dağıtarak yemeyi çok seviyor.” Muhtemelen, yemeği çalınacak korkusuyla acele ediyordur. 

Birçok sakin denilen köpek, aslında ağır depresyondadır. Bir çok saldırgan denen köpek, aslında sadece bölgesini koruyordur. Çok oyuncu denilen köpek, muhtemelen egzersiz yoksunudur ve kurallar koyulmamıştır.

Köpeklerin, insanlar gibi birçok mizacı yoktur. Bir köpek doğal olarak, saldırgan ya da doğal olarak isteksiz olmaz. Sağlıklı köpek her zaman sakindir ( oyun oynamadığı sürece:) )

Özetleyecek olursak,

Köpekler insan değildir. Bu onları daha aşağı ve ya yukarı yapmaz.

Köpekler, sürü hayvanıdır ve lidere ihtiyaç duyarlar.

Köpekler, özgürlüğü sevmezler.

Köpekler, egzersiz alıştırma ve kendi anladıkları gibi sevgiye ihtiyaç duyarlar.

Köpeklerin türleri üzerinde genelleme yapılamaz.

Küçük köpekler de yürüyüşe ihtiyaç duyar.

Köpeğinizin türünü öğrenip bu genlerini de tatmin etmeniz gereklidir.

Sorunlarınıza, hikaye yazmayın ve doğru teşhis koyun.

Gözlemleyin, yaratıcı olun.